27 Kasım 2016 Pazar

Kendini Sevdir - I

İnsanlara istediklerimizi yaptırma ile ilgili yazımda “kendimizi sevdirme” konusunu detaylı olarak inceleyeceğimizi söylemiştim. Çok uzun olduğu için bugün iki madde vererek bir giriş yapalım istedim.

Genellikle bir insanı neden sevdiğimizi ya da neden sevmediğimizi tam olarak, mantıklı bir şekilde açıklayamayız. Bunun nedeni biz farkında olmadan arka planda işleyen bilinçaltımızdır. Bize mantıksız, sebepsiz ya da tesadüf gibi görünen şey aslında bir süreci gerektirir. Yani birini sevip sevmemeye biz değil -belli bir süreç sonrasında- bilinçaltımız karar verir.

Sevdiğimiz insanların fiziksel görünümü hakkında düşüncelerimiz değişirken (başlangıçta çok güzel ya da yakışıklı bulmadığımız birinin sevdikten sonra daha çekici gelmesi gibi), ilk anda çekici bulduğumuz insanları da sevmeye daha meyilli oluruz. Demek ki ilk intiba, fiziksel görünüm çok önemli.

Şimdi bir insanı farkında olmadan neden severiz, bu durumu etkileyen faktörler neler bir göz atalım.

Çağrışım Yasası
Bu yasayı, hoşumuza giden, keyif veren bir uyaranla bir insanı özleştirmek olarak tanımlayabiliriz. Bu durumda o insanı görmek o uyaranı hatırlatacağından, keyif veren bir çağrışım yapacaktır.

Örneğin çok güzel geçen bir tatili planlarken yanınızda olan kişiyi gördüğünüzde o tatilin size verdiği mutluluğu farkında olmadan yeniden yaşarsınız. Ya da tatil planı yaparken yaşadığınız heyecan ve coşkuyu hissedersiniz. Bu nedenle de o insanı görmekten zevk alır, o insanı (nedenini bilmeden) sevmeye başlarsınız. Elbette tam tersi de mümkün. Şiddetli bir karın ağrısı çekerken yanınızda olan kişi maalesef hiç farkında olmadan o ağrının kurbanı olmuştur, onu görmek size olumsuz şeyler çağrıştırır ve sizi rahatsız eder ki buna kendiniz bile mantıklı bir neden gösteremezsiniz.

Karşınızdaki insan sizi görmekten ne kadar mutlu anlamak çok zor değildir. Sadece dudaklarını oynatarak (tüm yüzünü değil)  mı selam veriyor yoksa gözleri açılıyor, kocaman gülümsüyor, işin içine tüm yüz giriyor mu? Konuşurken göz teması kurmuyor, yere ya da uzaklara bakıyorsa da çok mutlu olmadığını söyleyebiliriz.

Yinelenen Etkileşim
Araştırmalar sık görüşen insanların birbirlerini daha çok sevme eğiliminde olduğunda birleşiyorlar. Yani eskilerin dediği gibi  “çok muhabbet tez ayrılık” getirmiyor. Bir insanla ne kadar çok etkileşim içinde olursanız, ona ne kadar sık görünürseniz sevilme ihtimaliniz o kadar artıyor. Aksi halde “gözden uzak gönülden ırak” yasası işlemeye başlıyor söylemiş olayım.

Bu yasa aynı zamanda politikacılar tarafından fevkalade iyi kullanılan ve benimsenen bir strateji. Reklamcılıkta da çok sık başvurulan bir yöntem. Uzun uzadıya anlatmak yerine, bir ürünü, resmini tekrar tekrar ve tekrar size göstermeleri yeterli, hatta bu yasa reklamcılığın bel kemiğini oluşturuyor demek mümkün.

Alfabedeki harflerden adımızın içinde geçenlere bile daha çok sempati duyduğumuzu biliyor muydunuz? Biri karşınızda alfabeyi okuyarak isminizi tahmin edebilir. Çünkü farkında olmadan adımızdaki harfleri duyduğumuzda mimiklerimiz, yüz ifademiz değişiyor.

Özet olarak, birine kendimizi sevdirmek istiyorsak özellikle keyif aldıkları zamanlarda yanlarında olmaya çalışacağız ya da birlikteyken keyif alacağı ortamlar yaratmaya çalışacağız, bu bir. İki, sık sık gözüne görüneceğiz. Yüzümüzü eskitmekten korkmayacağız. Gizemli olup, arada ortadan kaybolmak da bir taktiktir ama önce bir kendimizi sevdirelim değil mi ? ;)

Bir sonraki yazımızda devam edeceğiz. Önce bu iki maddeyi hemen hayata geçirip özümseyelim olur mu?

Yolunuz aydın olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder