12 Kasım 2016 Cumartesi

İnsanların gönüllerine girebilmenin sırları...

  1-  Hayatın anlamı ve amacını belirle 
Bir insanın hedefi ve amacı mutlaka olmalı hayatınızın anlamını bilmiyorsanız yaptığınız bütün çalışmalar boşa gider. Bu sadece insan için değil; dünyaya baktığımızda bir hücreliden başlayarak, bütün canlıların bir var oluş sebebi vardır.  
Gereksiz bir varlık bu dünyada olmaz. Eğer burada var oluyorsak, bilinmeli ki bir sebebi vardır.  Dünyada var olan her şeyin bir var oluş sebebi vardır. Benim varoluş sebebim nedir? Bu dünyaya niçin geldim? Hayatın amacı nedir? Sorularını kendimize sormalıyız.
2-  Uyum sağlamak 
Çekim yasasına göre  benzer benzeri çeker. Halk arasında bir söz vardır. “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” Eğer kapak o tencerenin değilse uymaz; ayni şekilde evlilik kurumunda da eşler, eğitim, zihniyet, karakter, yaş olarak birbirlerine benzedikleri takdirde birbirlerini çekerler.  Zıtların birbirini çektiğini iddia eden kaynaklar olsa da evlilik, karşılıklı anlaşma, uyum beklenen bir yapılanmadır. Evlenmeden önce birbirlerini cazip bulanlar, çekenler; ortak payda bulmakta sıkıntı yaşıyorlarsa yıllarca aynı yolda yürüyebilirler mi? Çekim yasasına göre benzer benzeri çeker; sanıldığı gibi aykırılar değil.

İnsanlar kendine benzeyen insanlardan hoşlanır. Birbirine benzeyen insanlara bakarsınız, çayı aynı şekilde yudumlarlar, el kol hareketleri, konuşma tarzları birbirlerini andırır. Vücut dilleri ayni olunca düşünceler de aynı şekilde olur. Şimdi biz bunlardan yola çıkarak diyebiliriz ki “Benzer duygulara sahip olmak için bedeninizi başkalarına benzetin. Mevlâna diyor ki “Aynı fikirleri paylaşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar iyi anlaşırlar” Aynı duyguları paylaşmak istediğiniz   kişiyle ses tonunuz farklı olmamalı..Beden dili benzeyince hissiyat da benzer; uyum sağlanır. Uyum ise esnekliktir hayatın gücüdür.
3-  İlk izlenimin gücü
İlk izlenimin yüzde doksan beşi görseldir ilk bilgi, ilk intiba bu yüzden önemlidir. İletişim kurup kurmamaya ilgilerimizin ilk ışığıyla karar veriyoruz; daha sonra da hep ilk izlenimlerle ilk bilgilerle değerlendiriyoruz. Yaklaşık on saniye gibi bir sürede oluşan ilk izlenim, senelerce silinmiyor. Eğer bir insan hakkında ilk bilgi olumluysa, mesela ilk bakışımızda “Sıcak sevimli bir insan” dediysek, ondan sonra o insan kötülülük yapsa bile affedici oluyoruz; bilmeden yapmıştır diyoruz; hep o ilk büyülü anın, ışığı altında değerlendiriyoruz. Bu bağlamda, ilk tanıştığımız birinin yanında çok şikayet edersek, anti sosyal ve sıkıcı olarak damgalanabiliriz. İlk görüşmelerde olumlu özelliklerimizi öne çıkarırsak, hakkımızda olumlu kanaatler edinilir.  
4-     Takdir etmenin sırrı 
Zihin neye yoğunlaşıyorsa onu besliyor. Mesela bir çocuğun başarısına yoğunlaşırsak çocuğu beslemiş oluruz. Neye odaklanırsak onu büyütüyoruz. “Zihin insan düşüncelerinden ibaret” diyor Mevlâna. Çocuklarımızın başarısını istiyorsak, onların güçlü yönlerini, yeteneklerini geliştirmesini sağlamalıyız. Başarılarını övün, ödüllendirin; ödüllendirilen davranış tekrarlanır.
5-  Kalbini insanlara açmak ve merhamet 
Merhamet bir savunma yöntemidir. Bununla ilgili bir çok araştırma yapıldı. merhamet gösterilen insanın bağışıklık sistemi kuvvetleniyor; daha sağlıklı oluyor; insanlara daha verimli oluyor. Rahibe Teresa’nın filmlerini öğrencilere gösteriyorlar. Filmleri seyretmeden önceki ve filmleri seyrettikten sonraki kanlarını inceliyorlar. Kanlarında immunglobulin artıyor; bu da soğuk algınlığına karşı vücudu koruyor; bağışıklık sistemini güçlendiriyor; şefkatli insan başkasına iyilik yapmakla kalmıyor kendi bağışıklık sistemini de güçlendiriyor.
6-  Dinleyerek değer verme 
İnsanları dinleyerek var ederiz; okullarda en çok konuşma eğitimi veriliyor. Dinleme eğitimi önemsenmiyor. Dinlemek alışkanlıktır. Toplum olarak konuşmayı seviyoruz. Konuşma alışkanlığımız yerinde; dinleme alışkanlığımız yok. İnsanları etkili dinlediğimiz zaman göz teması kurarak karşımızdakilere “Sen benim için varsın, önemlisin, sevilmeye layıksın, senin yerin doldurulamaz” gibi mesajlar veriyoruz. Dolayısı ile dinlediğimiz insan mutlu oluyor; dinlemediğimiz insana “Sen nesin ki sözün ne ola ne değersiz insansın” mesajı veriyoruz. Dinleyerek karşımızdakinin zehrini alırız; endorfin salgısını arttırırız; onu rahatlatırız.  Diğeri tarafından dinlenmek psikologların önerdiği prozak  etkisi yapar.
7-  Ego köleliğinden ego efendiliğine geçiş
Birçok insan egosunun esiri oluyor, nefsinin peşine düşüyor, birtakım insanlara kızıyor, öfkeleniyor. Bu tablo ego köleliğidir. Egonun kölesi olduğumuz zaman enerjimiz ve paramız boşuna akıp gidiyor dolayısıyla da hayat boşa akıp gidiyor    
Bütün bilge insanlar egosunun efendisidir. Okumamış yazmamış insan da egosunun kölesidir.  Bir insan sürekli stres, öfke yaşıyorsa, insan egonun emrine girmiştir. Stresin kaynağı kişinin egonun emrine girmesidir. Eğer sürekli daha çok kazanmak istiyorsak o zaman da egonun emrine girmişizdir demektir. Daha çok şeye sahip oldukça ego güçlenir. Stresin panzehiri şükretmektir. Ego şükretmeye yanaşmaz. Egonun efendisi olan insan öncelikle başkalarına güzel söz söyler. Kuran-ı Kerim Bakara suresinin 83 ayetinde “ İnsanlara güzel söz söyleyin.” diyor. İnsan güzel söz söyleyemiyorsa direkt egosunun emrine girmiştir.
Mutluluğun temeli uyumlu olmak tabii. Dengeyi bulmak lazım. Egosunun emrine giren insan dengeyi kaybeder; beslenmesi, konuşması, para kazanması dengesizdir. Egoyu seven bencil insandır, dünyayı kazansa gene doymaz, daha çok ister. Yunus Emre diyor ki “Beni sana vereyim, Sensiz ben nideyim,  Ben senin huzuruna bensiz varayım Mevlâm”. Demek istiyor ki egoya ait ne varsa hepsini bırakayım. Mevlâna diyor ki “ İyiyle kötünün ötesinde bir alan var seninle orada buluşacağım” Mutlu insan başkalarına el uzatan insandır. Ego karşılaştırma ile beslenir hep kendini başkalarıyla karşılaştırır.
8-  Bolluk ve kıtlık bilinci.  
Bolluk bilinci dediğimiz, evrende kendisine yetecek kadar malın olacağına dair olan inançtır. Kıtlık ise aç kalacağına dair inançtır. Bolluk ve kıtlıkta esas olan maddiyatın azlığı ya da fazlalığı değildir. Bu bilinçtir, bakış açısıdır. İnsan günde 2 lirayla yetinirse hayat ona 10 lira kazandıracağı şartları verir.  Başarı, zenginlik ve bolluk zihne aittir.  İnsan bilinçaltına ektiğini hayatında biçer. Eğer aç kalacağım diye korkuyorsanız, açlık çekersiniz. Kartallar güvercinlerle birlikte uçmaz yani üstün bir insan olmak istiyorsak, erdemli insanlarla arkadaşlık yapmalıyız.

Aç gözlü, para biriktiren, bencil insanlarla birlikte olduğunuzda onları kendinize çekersiniz. Çekim yasasına göre kartalla güvercin birbirlerini çekmez, iter.  Bolluk bilincinde olan insanla kıtlık bilincinde olan insan birbirini iter. Zenginlik duygusu zenginliği oluşturur. Zenginlik bir bilinç boyutudur; bilinç altının fonksiyonlarının nasıl işlediğini bilen kişi asla ekonomik çalkantılardan da rahatsızlık duymaz. Bolluk bilinci ruh zenginliğidir. İnsan aldıklarından değil verdiklerinden manevi bir haz duyar. Bolluk bilincine sahip insan, hep karşısındakinde iyiyi arar. Gönlü boldur; olumlu yönleriyle, ruhsal olgunluğuyla  insanları kendine çeker. Çevresindekilere, dünyaya para kazanma amaçlı gelinmediğini hatırlatır.
Kişisel Gelişim Uzmanı Dr. Zülfikar Özkan,İletişimde Kalp Köprüsü.

Yolunuz aydın olsun…
Lena
Bunları da okumanız faydalı olur, tıklayınız.

3 yorum:

  1. Merhamet ve insanları dinlemek çok önemli. Güzel yazı teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür etmek de çok önemli :)

      Sil